14 Ocak 2011 Cuma

özant kamacı : pause

Özant Kamacı: PAUSE

Elipsis Galerinin sanatçıları arasında bulunan Özant Kamacı’nın sergisini 2. Denememde izleme şansı buldum. Elipsisin yeni galerisinin eskisine oranla daha bir ruhsuz olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacak. Ama en son ki dayak olayıyla meşhur olan boğaz kesen caddemizin üzerindeki yeni yeri, galeriler caddesi olmaya aday gibi gözüken bu yerde tek fotoğraf galeri olma özelliğiyle kıymete değer. Elipsis ülkemizde fotoğrafa odaklanmış tek galeri olması, ayrıca açılan sergilerin bir çoğun baskılarının yapıldığı bir merkez olmasıyla oldukça kuvvetli bir noktada yer alıyor ülkemiz fotoğrafı adına. Klasik olarak genç yeteneklere destek vererek de bu konuda bir adım daha atmış oluyorlar.

Özant Kamacı elipsisin iki türk sanatçısından biri. Diğeri yine genç fotoğraf sanatçılarımızdan Serkan taycan. Sergi haberini bir şekilde alıp okuduktan sonra, galerinin sitesinden biraz fotoğrafları birazda Özant hakkındaki bilgileri inceledim. Özant kanada da yaşayan bir fotoğraf sanatçısı ve üretimlerine orada devam ediyor. Ve yurtdışında sanat eğitimi almış. Biraz araştırınca Özant’ın yurt dışındaki çalışmaları ve özelikle “Pause” serisiyle elde ettiği başarıların sanatçının daha fazla tanınmasına yardım ettiğini öğreniyorum.

Fotoğrafları ilk incelediğimde gerçekten heyecanlandım. Çünkü bir çoğu güçlü kompozite edilmişlerdi. Kare formatın getirdiği nört gücü, Özant’ın kadrajları daha da desteklemişti. Daha fazla merak ederek sergiyi görmem gerektiğine karar verdim. Elipsisin galerisinin ufaklığı ne yazık ki bu sergi için epey dezavantaj olmuş. Galeri ufak ama baskılar büyük olunca bir anda çok yoğun bir uyarıya maruz kalıyor insan ister istemez. Ve bu sıkışıklık fotoğraflardaki minimalizmle ne yazık ki sergileme bağlamında çok uyuşmuyor. Bu nedenle eserlere yoğunlaşmada, Özant’ın seyirciyi kışkırtma etkisini elde etmesine de bir engel teşkil ediyor. Yinede bir şekilde odaklanarak fotoğrafları izlemeye başlıyorum. Baskı büyüklüğü ve iyiye yakın bir baskı kalitesii izleyici de tatmin sağlamayı kolaylaştırıyor. Fotoğrafların grafik temelli komposizyonları minimalist estetikle iyi bir şekilde harmanlanmış ve renk düzenlenme de oldukça etkili. Sergi 3 bölümden oluşuyor. Temelde doğa-makine ilişkisine odaklansa da belirli yönlere dağılmış durumda. Beni en çok etkileyen ağaç-uçak “çaprazlanması” bölümü. Fotoğraflarda dondurulan anlar, fotoğraf adına düşünen bir çok insan için projenin derdini anlatmaya gayet yeterli oluyor. Endüstrileşen dünyamızın doğa üzerindeki etkisi, bu konular hakkında biraz bile duyarlılığa sahip bir çok insan tarafından kanıksanmış bir konu. Ve fotoğraflar bu temel işlev üzerine garip eşleşmelerin tespitiyle bize tekrar hatırlatılıyor durumu. 2. bölüm şehir ve uçak ilişkisi üzerine. Bu bölüm şehir ayrıntıları ve uçak ilişkisi üzerine daha fazla grafik etkilerlerle düzenlenmiş komposizyonlardan oluşuyor. Dünyanın bir çok şehrinde bu dev makineler adeta şehir kuşları olmuş durumdalar. Bir anlamda modernizmin Piterodaktilleri adeta. 3. bölüm uçak gözlemcileri- buda nasıl bir hobiyse!- üzerine. O bölge de yaşayan uçak gözlemcilerini bir resim komposizyonuyla görüntülemiş Özant. İnsan-uçak ilişkisinin fetişleştiği bir alan olan bu gözlem durumu, ülkemize çok yakın olmasada en azından o coğrafyada olduğuna dair bir bilgi aktarıyor bize.

Sergi sonunda proje hakkında metni okuduğumda açıkçası çok zayıf ve beylik bir metinle karşılaştım. Özellikle de 3 bölüme özgü ayrı ayrı fikirler üretmek gibi bir çaba içine girildiğini hissettirdi bana. Sanki bir şekilde bir birinden farklı bu üç bölümü zoraki bir birleştirme çabasıydı bu. Çünkü serginin bence en zayıf tarafı da bu çoklu anlatımı zorlaması. Çünkü güzel bir temel fikri, kör göze parmak şekline getirecek kadar zorla birleştirmiş gibi duruyor sergi. Özant Fotoritim’deki kendi açıklamasında önce uçak gözlemcilerinden yola çıktığını ve daha sonra da Wolgang Tillmans veBrian Griffinden etkilenerek projeyi şekillendirdiğini söylüyor. Tillmans’ın concorde işini biraz inceleyince bunun bir etkilenmeden fazlası olduğunu da düşünmemek elde değil. Proje total olarak iyi bir fikir üzerine inşa edilmiş olsa da bence çok fazla dağılmış izlenimi uyandırıyor. Sadece ilk bölümdeki işleri sergilemesi endüstri ve doğa ilişkisini daha fazla kuvvetlendirebilirdi. Zaten kendisi de sitesinde bu şekilde ayırmış. Fakat nedense aynı şekilde sergilemeyi tercih etmemiş.

Sonuç olarak yurtdışında aldığı sanat eğitiminin ve disiplinin projeye olan olumlu katkıları kendini çok rahat göstermekte. Ve çıkan proje zaten Özant’a uluslar arası bir başarı kazandırmış durumda. Umarım üzerine düşünülmüş ve çalışılmış diğer projelerini de izleme şansı yakalarız..