26 Kasım 2010 Cuma


Antoine D agata

"Fotoğrafın Kara Çocuğu"

1961 marsilya doğumlu fotoğrafçı,20 li yaşlarına geldiğinde 10 yıllık bir dünya turuna çıkar.Ve turunun son durağı olan amerikada fotoğrafçı bir arkadaşı vardır ve fotoğrafla onun sayesinde tanışır.Zamanla fotoğraf makinesiyle daha fazla haşır neşir olur.Arkadaşının da yardımıyla Magnum'un Newyork ofisinde bir iş bulur ve çalışmaya başlar.Bu iş onun fotoğrafa daha fazla yönelmesini, bir çok iyi fotoğrafçıyla tanışmasını sağlar.Kendi deyimiyle bu üstatlar dan fotoğraf adına çok fazla şey öğrenmiştir bu süreçte.Daha sonra İCP ye kabul edilen D'agata yaşının fazlalığı ve direk kabulü sebebiyle bir anlamda denek bir öğrenci olmuştur ICP için.Burada kendi fotoğraf stilinin de yaratıcılarından ve benzer bir yaşama sahip olan Nan Goldinle tanışır ve ondan dersler alır.ICP deki eğitimin tamamladıktan sonra fransaya döner ve burada fotoğrafçı olarak çalışmaya başlar.

D'agata'nın yaşam tarzı fotoğrafçı olmadan önce,sonra ve şimdi de hiç değişikliğe uğramadan devam etmektedir.Ve bu yaşam tarzı onun fotoğraf stilinin en büyük belirleyicisidir.Sürekli gece yaşayan,büyüdüğü kentinde karakteristiği olan terkedilmiş,dışlanmış ve toplumun en dibinde bir hayat sürmektedir.Uyuşturucu,alkol ve sex'in yaşamın kaynağı olduğu bir yer.Bunun tezadı olacak kadar da entellektüel kesimden arkadaşları da vardır.Yazarlar,ressamlar,sinemacılar vs..Profesyonel bir fotoğrafçı olması bile onu bu yaşam tarzından uzaklaştırmamış aksine fotoğrafı yaşam tarzına yaklaştırmış,adeta içine sokmuştur.Bu görece acı,şiddet ve keder dolu vizyon stilinin,non perfeksiyonist yaklaşımının üstün kullanımıyla doruğa ulaşmıştır.Seyirciye aktardığı her fotoğraf ,içinde barındırdığı, çoğumuza uzak-yabancı an'lar, fotoğrafın biçimi sayesinde bizi daha fazla esir alır hale getirilmiştir.D'agata kesinlikle fotoğrafın nasıl çekileceğini bilen bir fotoğrafçıdır.Ve kendi bireysel gerçekliği üzerinden evrensel gerçekliği,dünyaya ait olan tüm durumları saptamaktadır.




Fransaya yerleştikten sonra daha çok galeri mantığına yakın çalışan içinde Ackerman gibi çok iyi fotoğrafçılarında yer aldığı Fransa’nın bilinen ajanslarından olan Agency vu'ye katılır ve ajans için işler yapar.Bu işlerden ilki Filistin’de çalışmaktır.Orada belirli bir süre kalan D'agata kendi fotoğraf stilinin dışında,fotojurnalistik fotoğraflar çeker.Ve bize aslında fotoğraf makinesini ne kadar iyi kullandığını gösterir.Çektiği fotoğraflar ve seçimleri onun sinemasal diline çok yakın fakat genel stilinden farklı olarak klasik haber fotoğraflarıdır.Daha sonra Vu için Marsilya’daki kentsel donuşumu fotoğraflanması istenir.Orada yaşayan insanları bir stüdyoda çeker ve onları fotomontaj tekniğiyle, yıkılacak olan binaların önünde ve yanında gösterecek şekilde kurgular.Burada Marsilya şehrinin insanlar üzerindeki etkisi ve şehir-insan arasındaki kuvvetli bağa işaret etmektedir.Yıkılacak olan binalar değildir sadece,tüm geçmiş,bellek ve o insanları oluşturan bir çok şey.Bu süreç içinde dünyayı gezmeye ve yaşamsal deneyimlerini fotoğraflamaya devam etmektedir.Güney Amerika’dan Rusya’ya kadar bir çok ülkeyi gezmiştir.Ve bu ülkeler de en sık ziyaret ettiği yerler genelde hep aynıdır.Karanlık izbe sokaklar,meyhaneler,genelevler,kötü oteller vb. Uyuşturucu, sex seyahatinin ve deneyimlerinin değişmezidir.Bu deneyimlerinden çıkan fotoğraflarından bir kitap yayınlar.Mala Noche 98 basımlı ilk kitabıdır.Robert Frank,Eugune Richards gibi gezgin bir fotoğrafçı olan D'agata Mala Noche'de(kara gece) ağırlıklı olarak Meksika ve orta Amerika’daki fotoğraflarından bir seri yapmıştır.Sert ve yoğun bir kadrajlama,içindeki şiddetin bir dışavuruluşudur.Bu şiddet acımazlığın değil aksine duyarlılığın sonucu olan bir şiddettir.Sonraki kitabı Hometown isminden de anlaşılacağı gibi daha fazla otobiyografik doneler taşıyan bir eserdir.Marsilya’da çekilen fotoğraflarda,seyirciyi mahremiyetine daha fazla sokmakta, belge ve öznellik arasındaki kirli ilişkide gezinmektedir.Daha sonraki kitabı Insomnia onun geceyle olan ilişkisinin kitaplaşmasıdır.Uykusuzluğun ve gecenin yaşamı içinde konumunu belirlemektedir.O konum gecenin en karanlık noktasıdır.Daha sonra Vortex ve Stigma adıyla ki kitap daha yayınlar.Stilinde pek bir değişiklik yoktur, kitaplarında bazı fotoğraflar ortaktır.Çünkü bu kitaplar onun hikayesinin sadece parçalarıdır. Bu süreç içinde Vu'den ayrılır ve Magnum'a başvurur.Artık tanınan ve bilinen bir fotoğrafçı olmuştur.İşleri dünyanın bir çok yerinde sergilenmekte ve baskıları satılmaktadır.2004 de Magnum’a yedek üye 2008 de asil üye olur.Bu Magnum'unda Martin Parr'dan sonraki değişik vizyona sahip fotoğrafçılara açılma yollarından biridir.Magnum'da artık gelenekçi ve klasik yapısından yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamış yeni vizyonlara şans vermiştir.Bu 3.kuşak Magnumcular,Magnum’un son dönem temsilcileridir.

Son zamanlarda sinemayla da fazlaca haşır neşir olmaya başlamıştır. Le Ventre du Monde adıyla bir kısa film ve Aka Ana adıyla birde uzun metraj bir film çekmiştir.Ayrıca A Lost Man adıyla hayatının anlatıldığı bir sinema filmi de çekilmiştir.

D'agata fotoğraf da bireysel gerçeklik akımının en büyük ve iddialı temsilcilerinden biridir.Kendi gerçekliği üzerinden dünyayı tanımlama çabası,onun çoğu zaman fotoğrafçı-fotoğraflanan arasındaki sınırda kaybolmasına sebep olmuştur.Bir çok fotoğrafçının aksine o fotoğrafladığı mekanlarda,fotoğrafladığı insanlar gibi yaşamaktadır.Onu onlardan ayıran belki de ayırmayan şey fotoğraftır.Mahremiyetle kurduğu ilişki, bize fotoğraflarında sunduklarıyla kendini açıkça göstermiştir.Mahremiyetle mahremiyetsizce bir ilişki halindedir.Biz her şeyi onun gözünden değil onun bilinç ve bilinç altından izlemekteyiz.



http://www.magnumphotos.com/Archive/C.aspx?VP=XSpecific_MAG.PhotographerDetail_VPage&l1=0&pid=2K7O3R14QKXR&nm=Antoine%20D%27Agata

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder